Hanımefendi, aklımdaki düşünceleri ve ruhumdaki hisleri sözcüklere dökebilmek için uzun zamandır planlar ve başarısız denemeler yapıyorum. Her bir planın ve denemenin nefsimi size teslim etmedeki acizliğinden utanç duyuyorum fakat bu aciz müridinizin sizsizliğe dayanacak takati kalmadı. Artık sizi yazarak gerçekliğinizi kabullenmenin vakti gelmiştir. Zaruri taşkınlığımı ve ifadelerimdeki eksiklikleri mazur görecek yüceliği barındırdığınıza inanıyorum.

Hanımefendi, sizinle ancak bir senedir tanışıyoruz. Bu bir senenin başında bir aylık bir süreçte sıklıkla aynı ortamda bulunduk, uzaklaştığımızda ise birbirimizin ruhlarının derinliklerini keşfettiğimiz muhabbetlerimiz oldu. Bunu zamanında kesinlikle tespit edemememe rağmen şu an en küçük şüphe zerresi duymadan şu sözleri ebediyete dökebilirim: Hanımefendi; sahip olduğunuz enerji, gözlerinizdeki merak, etrafınıza saçtığınız mutluluk ve bedeniniz hudutları içine sığdıramadığınız kaosu sizinle aynı ortamda bulunduğum her saniye içinde iliklerime kadar tecrübe ettim. Sizinle aynı ortamda bulunamadığım o sonsuz ızdıraplarda ise bana sizin hakkınızda düşünceler, hayaller eşlik etti. Aynı mekânın tecrübesini paylaşamadığımız vakitlerde bile bana tarifi güç bir huzur bahşettiniz.

Hanımefendi, tabiatın sunduğu mantığın mürşitliği ile bana bu hislerimin yoğunluğuna nasıl karşı gelip de size ruhumu açmadığımı soracaksınız. Davranışım süphe uyandırsa da niyetimin masumluğuna sizi ikna edebileceğime inanıyorum.

Hanımefendi, sizin için gönlümde yaktığım mumun fitilinde bol miktarda merhamet bulunur. Bu merhamet sayesindedir ki ben sevgi nesnemin her daim iyiliğini isterim. Ve yine bu merhamet sebebiyle size zarar vereceğini öngördüğüm bir davranışı yerine getirmeyi amaç edinen bedenime izin vermem. Sizin narin yüreğinizin çatısına bir damla acı düşecek olursa benim yüreğimin sakinlerini bir sel alır götürür, koro hâlinde feryat ederler. İşte bu düşüncenin kaygısıyla ben kendimi sizi sevmekten alıkoymaya çalıştım. Size doğru atabileceğim her bir adım aynı zamanda yüreğinizde yara açmamı daha muhtemel kılacaktı. Sizi sarıp sarmalayan beyaz yapraklar romanlara dönüşmeden kömür karası parmaklarımı yanınıza yaklaştırmamam gerekirdi. İşte bu çekinceden dolayı sizden olabildiğince uzak durdum.

Bir günebakanı incelemişseniz gün boyunca güneş ışıklarının geldiği yöne doğrulduğunu gözlemlemişsinizdir. Hanımefendi, günebakanın güneşe duyduğu ihtiyacı ben de size duydum. Sizin düşünceleriniz gönlüme gerekli sıcaklığı sağlayarak beni soğuktan kurtardı. Siz kurtardınız. Şu an yaşadığım hayatı sizin saçtığınız ısıya ve bu ısıya kendimi maruz bırakmamı sağlayan günahlarıma borçluyum. Günahlarım diyorum, hanımefendi, çünkü bana farz olan size zarar verme ihtimalinden kendimi uzak tutmaktı. Fakat aciziyetim sebebiyle güzelliğinizin çağrısına karşı koyamadım.

Hanımefendi, teslimiyetimi itirafımın ardınan içine düştüğüm kuyunun derinliğini tahayyül edemezsiniz. Bir yandan size yakın olup güzelliğinizi sineme çekmek istedim. Öte yandan size temas edip canınızı yakmaktan çekindim. İki zıt taraftan beni çekiştiren bu kuvvetler âdeta kişiliğimi yırtıp ikiye bölecekti. Hayatın meşgul edici gelişmeleri olmasaydı sizin arayışınızda kendimi kaybedecektim.

Hanımefendi, bana sürekli yaşınızın küçük olduğundan ve toyluğunuzdan şikayet ediyorsunuz. Şikayetleriniz yersizdir. Benim gibi aklını yitirmiş bir günahkârı ancak kainatın yaradılışından beri yeryüzünü aydınlatan bir melek affedip kurtarabilir. Siz, bu melek iseniz koşulsuz imanıma sahipsiniz. Değilseniz ancak en erdemli ve tecrübeli beşer olabilirsiniz. Her iki durumda da yaşınız ve olgunluğunuz ile ilgili söylemleriniz yanlışlanmış olur.

Hanımefendi, size yazacaklarımı sonlandırmadan evvel son bir söz etmek, şükranlarımı sunmak ve iyi temennilerde bulunmak isterim. Yakında fiziksel olarak çok uzaklarda bulunacağınız bir memlekete göç edeceksiniz. Size teslim-i nefs yapmamın en vakitli sebebi bu idi. Bir daha sizinle görüşememe olasılığı yüreğime öyle bir inme olarak oturdu ki sonsuza dek cehenneminizde yanma riskini göze alarak zihnimdeki yansımanızla hakikatteki varlığınızı buluşturma günahını işlemeye karar verdim. Siz ise tanrılara yaraşır bir merhamet ile karşıladınız. Artık fiziksel mesafemizin ruhî mesafemiz ile bir olmayacağına inanabiliyorum. Bana bu inancı bahşettiğiniz için size teşekkür ederim. Gideceğiniz yabancı memlekette günlerin en güzellerini geçirip mektubumun başında yazdığım özelliklerinize daha nicelerini eklemenizi temenni ediyorum. Ben ancak güzelliğinize iman eden bir aciz olsam da bu serüveninizde size yardımcı olmak için elimden geleni ardıma koymayarak gayelerinize birer arpa boyu bile olsa daha yakın olmanızı sağlayacağım.

Hanımefendi, beni hane-i nefsinize davet ettiğiniz için, bu iftiharı benden alıkoymama erdemini gösterdiğiniz için müteşekkirim. Sözlerim sizi kıracak kadar haysiyetsiz döküldüyse sahifelere, bağışlayın beni, kalemimin ve ruhumun anlaşmazlığının izleridir uygunsuz kaçan kelimeler. Ve hanımefendi, bilin ki yokluğunuzda bu aciz müridiniz sizsiz kalmayacaktır. Zihnimde ve yüreğimde gülüşleriniz yankılanmayı durdurmayacaktır.

Bir rütbede aldı beni aşk-ı dildâr
Mahvoldu hayâl ü nazarımdan agyâr
Bir yerde bu efkâr ile kendim bulamam
Ayineye baksam görürüm sûret-i yâr

Aciziyetimin sahifelere sığdıramayacağı vaziyeti anlatan Galip’in sözlerini kullanma özgürlüğünü tanıdım kendime. Hanımefendi, ya beni unutmayın ya sahifelerimi yahut da bu nâmeyi.


Gönlünü yitirmiş bir günahkâr